19.yy 'ın sonlarında geçiyor roman.
Zengin bir tüccarın kızı Fermina Daza, telgraf memurluğu yapan Florentino Ariza ve kolera günlerinin en mücadeleci karakterlerinden biri olan zengin ,aristokrat Dr. Juvenal Urbino üçgeninde geçen 50 küsur yıllık bu ilişki insanı derinden etkiliyor.
Fermina ve Florentino'nun ilk bakışta gerçekleşen ve mektuplaşmadan ileri gidemeyen büyük aşkı, bu aşka karşı çıkan babanın kızını uzaklaştırması ve nihayetinde başka biriyle evlendirmesi...
Herşey bitti gibi görünüyor değil mi ? Halbuki herşey Florentino için yeni başlıyor.
Hayatının aşkına ulaşabilmek için tam 53 yıl 7 ay 11 gün bekliyor, bıkmıyor, pes etmiyor ve aşkının ona bir gün mutlaka döneceği umuduyla yaşıyor bu yarım asrı...
Aşk uğruna çekilen acının kutsallığına inandırıyor bizleri Florentino.Hayatına giren onca kadın olmasına rağmen kendisini hep Fermina Daza'nın eşi olarak düşlüyor ve buna ulaşabilmesi için tek yolun Dr.Urbino 'nun ölümü olduğu gerçeği üzerine hayatını idame ettiriyor.
"Belden aşağısı bedenin aşkıdır, belden yukarısı ruhun" sözüyle de bence yaşadığı hiç bir kadının ruhunun aşkı olamadığı gerçeğinin üzerini vurguluyor ustaca.
Aşk romanı olmasına rağmen içinde toplumsal sorunların, iç savaşın,ebeveyn ilişkilerinin , kolera salgınının , sağlıksız yaşam koşullarının da kaleme alındığı bu Nobel ödüllü yapıtı; okunması gerekenler listenize hiç düşünmeden ekleyin derim ben.
