Tamer'in ilaçlara ve bileşenlerine karşı olan tutkusu onu önce hapishaneye sonrasında da şizofreni teşhisiyle hastaneye düşürüyor.Tedaviye devam şartıyla taburcu olmasıyla normal hayata başladığını sanıyorsunuz ancak işte tam da burada yazar ustalıkla okurlarını ters köşeye yatırıyor.
Herşey şizofren doktorumuzun kanser denen illetin üstesinden gelecek ilacı bulması ile başlıyor ve onu ele geçirmeye çalışan insanların yaptığı olaylar örgüsü ile devam ediyor.Tutku, hırs, özveri,güven,düzenbazlık ,sahtekarlık ,aşk, aldatma vs...Olayların gerçek mi , yoksa sanrı mı olduğuna okurken gerçekten karar veremiyorsunuz.
Hem bu kadar yalın bir dil kullanıp hem de giz duygusunu olabildiğince okuruna geçiren yazarın ilk romanı olmasına rağmen dahasının geleceğine eminim, gelmesini umuyorum :)
Bir sayfa daha , bir sayfa daha diye diye bir çırpıda biten bu kitabı edininiz , okuyunuz :)
Son olarak kitabın kapağında yer alan ve beni iliklerime kadar etkileyen cümleyle bitiriyorum "Yaşadığın her şey bir illüzyondan ibaretse,şimdi kaybolma sırası sende..."
