Benim duygudurumum bunun altından kalkamaz desem de;ilk defa karşılaştığım ,cümlelerinin içinde kaybolduğum, çoğu zaman dumura uğradığım bu kitabı bir çırpıda okudum. ( öyle çırpıda falan dediğime bakmayın, aynı cümleyi defalarca okuyup, sonra başımı kitaptan kaldırıp , boşluğa dakikalarca baktırtan enteresan bir şey bu)
Gerçek ve hayalin, varlık ve yokluğun, olan ve olması istenenin; tüyleri diken diken eden karşılaşmalarını okurken, ister istemez kendinizi de sokuyorsunuz o travmatik duruma...
Kaç kişi barındırıyoruz içimizde?
Hangisinin istediğini yerine getiriyoruz?
Hangisinin tekinsiz istekleri ele geçirebiliyor beynimizi?
Ya da bu tekinsiz , arsız isteklerden kaçar gibi bir hissiyatta olup farkında olmadan hayata mı geçiriyoruz onları...
Geçiyorsa mutsuzluğun dibini görüşümüz bu sebepten midir?
Ya da asıl mutluluk o diptedir de biz mi farketmiyoruzdur????
Ya da , ya da , ya da....
Kimimizin üstünü sımsıkı örttüğü , kimimizin varlığından bihaber yaşadığı, kimimizin de körükörüne bağlandığı biri var içimizde...Doğru ya da yanlış arada bi dinlemek lazım onu...Anlık bi mutluluk getirecek bile olsa ;göçüp gideceğimiz yere bi nebze "keşke" götürmemiş oluruz...
"Masanın birinde genç, birindeyse yaşlı ve yorgundum.Ben bana, ben bana bakıyordum.Daha sonra,bu bakışım sırasında,ayrı zamanların çakışmasından apayrı bir zaman mı doğdu pek bilemiyorum ama, birdenbire kendimle göz göze geldim"

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder