1 Kasım 2014 Cumartesi

Şibumi

Hani bazen hiç bitirmek istemezsiniz ya,okurken filmi çekilse diye hayal edersiniz,hatta kimlerin oynayabileceğini bile kurgulattırır kafanızda...İşte öyle bir kitap Şibumi.Sahneler o kadar canlı ki okumuyor izliyorsunuz.
Katya'nın Yazı'nda da bahsetmiştim yazarın sıradışılığından ,Trevanian takma adı ile,kim olduğunu ,nerede yaşadığını gizleyerek 10 adet kitap yayınlamış,2005 yılında ölümü ile gerçek kimliği açığa çıkmış ( Rodney William Whitaker ) ancak vasiyeti gereği mezarının yeri dahi sır olarak saklanmıştır.

Kitaba adını veren Şibumi; bir yaşam felsefesi...
 "Anlatılamayacak bir niteliği tarif etme çabası.Bildiğin gibi Şibumi,sıradan,olağan görünümlerin altında yatan gizli üstünlükleri anlatır.Şöyle düşün.O kadar doğru bir söz ki cesaretle söylenmesine gerek yok.O kadar dokunaklı bir olay ki,güzel olmasına gerek yok.O kadar gerçek ki,sahici olmasına gerek yok.Şibumi demek bilgiden çok anlayış demek.İfade dolu bir sessizlik demek.Kendini kanıtlama gereği duymayan bir alçakgönüllülük demek..." syf:84
Böyle anlatılıyor kitabımızın baş kahramanı Nicholai Hel 'e Şibumi ,onu yetiştiren Japon general Kişikava Takaşi tarafından.

Nicholai Hel,yarı rus, yarı alman asıllı , Şanghay 'da doğup, bir Japon generali tarafından büyütülmesi dolayısıyla yedi dili anadili gibi konuşabiliyor. Üstad Oteka San tarafından öğretilen ,özü Tao felsefesine dayanan Go oyununu yaşıyor hayatının her anında.Ayrıca sahip olduğu yakın algılama yeteneği ve kalem ,plastik bardak ,kağıt gibi materyallerle silahsız insan öldürebilme kabiliyeti sayesinde dünyanın en çok kazanan ve korkulan kiralık katili oluyor.Fanatizm derecesinde de amerikan karşıtı kahramanımız.
Bask bölgesinde inşaa ettiği şatosunda emekliliğe ayrılmanın keyfini cariyesi Hana ile sürdürdüğü sırada hasıl olan olaylar ve bir gönül borcu dolayısıyla eski işine geri dönüş yapmak zorunda kalıyor.
Karşısında CIA 'den bile güçlü Ana Şirket var.Temel amacı para kazanmak olan Ana Şirket tüm örgütlerin birleşimi niteliğinde.
Münih olimpiyatlarında atletlerin öldürülmesi üzerine kurulan Münih Beşlisi isimli gruba mensup iki kişinin; Ana Şirketin  Roma havaalanında düzenlediği çok kanlı çatışmada öldürülmesi ile başlayan olaylar dizini...Bu katliamdan şans eseri kurtulan Hanna Stern 'in( aynı zamanda Münih Beşlisinin de bir üyesi )  amcasının dostu olarak bildiği Nicholai Hel'in yanına gitmesi ile devam ediyor.
Gerek olayların kurgusu,gerekse karakterlerin gerçekçiliği ile kitap doyumsuz bir tat bırakıyor.Daha önce nasıl okumamışım diye hayıflandırıyor insanı.O kadar çok detay ve anlatılası şey var ki içinde özet bile geçilemeyecek kadar yoğun olaylar ve duygu seli barındırıyor 445 sayfanın herbiri...
Ben çok ama çok beğendim...Mutlaka okunulası.... 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder